Tarladan tezgaha, tezgahtan evlere, evlerden gönüllere taht kuran meyvemiz Diyarbakır karpuzu. Karpuz halk dilinde zebeş olarak söylenir.
Karpuz Tarihi
Yaklaşık 13 bin yıllık geçmişi olan karpuz. Onlarca medeniyete ve kültüre ev sahipliği etmiştir. Diyarbakır’ın bir sembolü haline gelen karpuz, ağza Diyarbakır ismi alınınca direk akla gelen semboldür. Sembolden daha çok tattır. Asırlardır kendine özgü yöntemleriyle yetiştirilen Diyarbakır karpuzu, yıllara rağmen tadından ve büyüklüğünden ödün vermeden yetiştiriliyor.
Diyarbakır karpuzları 52 kilo çekmektedir. Ağırlıklarının yanından tat farklılıkları da göstermektedir. Diyarbakır’da geleneksel Karpuz Festivali de düzenlenmektedir.
Diyarbakır’da, eskiden karpuzlar hem iriydi, hem de ağırlık olarak diğer karpuzlara oranla daha ağırdı.
Son yıllarda büyük karpuz verimi düşünce yeni bir yöntem geliştirildi ve çözüm aranmaya başlandı. Bu sonuçlar doğrultusunda bu sene verim alındı ve 52 kilo 300 gram ağırlığında, iki kişinin yardımıyla ölçülerek koruma altına alındı.
Bu ağırlığa gelmesinin ana sebeplerinden biri güvercin gübresi olduğu öğrenildi. Ezeldendir Diyarbakır güvercin yetiştiriciliği konusunda bir hayli iyidir. Severek yaparlar bu işi, hatta iş olarak da görmezler çünkü bu bir hastalık gibidir.
Türkiye’nin Karpuz tohumunu, hangi ülkeden ithalat ettiğini biliyor musunuz ?
Meksika’da orman ve tarım işleriyle uğraşan bir Profesör varmış. Bu orman Profesörü, bayılıyormuş karpuzun tadına. Birçok yerde karpuz yemesine rağmen ilk kez Diyarbakır karpuzuyla karşılaşmış. Böyle sulu sulu bir karpuz hayatımda ben yemedim demiş. Dünyanın birçok yerine seyahat ettiğinden dolayı birçok yerde karpuzun tadına bakma şansına sahip olan Profesör, şaşkınlığını gizleyememiş.
Uzak doğudan da yemiştir daha önce Amerika’da da. Yiyenler bilir, tatsız tuzsuzdur. Amerika da yediğiniz karpuzlar bir şeye benzemez. Boş saman gibidir. Ama Diyarbakır karpuzunu ortadan ikiye ayırınca kıpkırmızı, buram buram kokar. O kadar güzel kokar ki kokusunu içinize çekersiniz bin hasretle. Profesör takıyor kafasına, çağ kafaya bir şey takma çağı, eğer bir şeyi kafanıza takar ve gerçekten isterseniz başarırsınız. Diyarbakır karpuzunun bu denli iyi olmasına şaşırıyor ve altından bir şey çıkar mı diye düşünmeye başlayıp, bu işten karlı çıkmaya çalışıyor.
Profesör düşündüğü şey dünya piyasasında en iyisi olmak. Bir torba dolusu karpuz çekirdeğini, Meksika’ya götürüp incelemeye üstünde deneyler yapmaya başlıyor. Bu olay 15 yıl önce oluyor, 1 Çekirdekten 25 karpuz elde etme hayalini kuruyor. Her bir karpuzda yüzlerce çekirdek vardır. Acaba seri üretime dönüştürebilir miyim, aynı lezzeti tutturabilir miyim diye düşünmeye başlıyor ve çözüm buluyor. Çözüm “Gen modifikasyonu” bilim böyle bir şeydir. Sizden 1 aldığını size 100 kat 1000 kat verir. Profesör Başarıyor. Günümüz ekonomisinde, 1 torba Diyarbakır çekirdeğiyle dünya piyasasına sahip oluyor. Günümüz koşullarında
Türkiye, Meksika’dan 25 milyon dolarlık karpuz tohumu ihracatı yapıyor. Ne yazık ki İthal ediyoruz.
Kaynak: CNN Türk Ekonomi Editörü, Cem Seymen
En ağır karpuz kaç kilogram ? Ne zaman ölçüldü ?
2014 yılında 62 kilo 700 gram olarak karpuz tescillenmiştir. Eskiden nehrin kıyısında özellikle çakıllı olan yerlerde yetiştirilirdi. Barajlar ve coğrafi şekillerin değişiminden kaynaklı tarla karpuz yetiştiriciliğine başlandı. Nehirde karpuz yetiştirme devri bitti.
Karpuz nasıl yetiştirilir ?
Karpuz ekildikten 28 gün sonra çapası başlanır. Ekildiği gibi çapa yapılmaz. Çapa yapılmaya başlanıldığında zaten üzerini kapatmak gerekir. Çünkü karpuzun temel kaynağı güneştir. Lezzetini ve iriliğini güneşten birde gübreden alır. Karpuz güneşten ne kadar faydalanırsa o kadar iyidir. Temel özelliği tadını güneşten almasıdır. Naylonla kaplandıktan sonra artık sulama başlar, sulama damlama şeklinde olmalıdır.
Karpuzun tadını belirleyen “dişi” ve “erkek” oluşu ne demek?
Herkes iyi karpuz almak ister , hepimizin yaptığı ortak bir şeydir. Elimizi tak tak diye vurup anlamaya çalışmak. Ne yazık ki biz anlamayız ve çoğu kez kelek karpuzlar nasibimiz olur. İşte bunun önüne geçmek için bunları bilmek gerekiyor.
Erkek karpuz dıştan uzun, dişi ise yuvarlaktır. Dişi karpuz erkek karpuzdan daha tatlıdır.
Teptim tekerlendi
Kestim şekerlendi
Bal gibi tatlı içi
Ne güzeldir yenişi
Hem erkektir hem dişi
Bir diğer yöntem ise; elimize alıp çıkan sese göre yorumlayıp seçmektir. Peki bu nasıl yapılır ?
Karpuzun iyisi daha çok dinç ve tok bir ses verir. İyi karpuz davula benzetilir, sesi yankı yapar, tazeliğini yitiren karpuz laçka ses verir.
Karpuzun alt kısmının sararmış olması da iyi bir karpuz olduğunu gösterir.
Karpuz Çeşitleri
- Sürme
- Pembe
- Kara
- Yafa
- Ferik Paşa
Diyarbakır Karpuzu Hakkında Kim Ne Demiş
Derler ki çok gezginin biri günün birinde düşüne durmuş; “Bu dünya üzerinde acaba benden daha akıllısı var mıdır” diye! Daha akıllısını ararken yolu Bitlis’e düşmüş.
Çalmış bir kapıyı ve kapıyı açana, “Tanrı misafiri kabul eder misiniz” diye sormuş. Ev sahibi “hay, hay” deyip buyur etmiş.
Hoş beşten ve nereden gelip nereye gidersin muhabbetinden sonra, ev sahibi oğluna seslenmiş. “Oğlum, arka bahçeden küçük bir karpuz getir kes. Misafirimiz yoldan gelmiş, acıkmıştır. Karpuzun içini kendisine, kabuklarını evin önünde bağlı duran hayvanına ver. Çekirdeklerini de zayi etme. Akşama eğlencelik yaparız” demiş.
Bunu duyan gezgin, “haydi eyvallah” demiş, “burada bana iş yok. Ben, benden akıllısını buldum”.
Evliya Çelebi Diyabekir’de
Vakit, zaman erişmiş. Evliya Çelebi’nin de yolu Diyarbekir’e düşmüş. Kuzey tarafından şehre girmeden patlıcan bahçelerini görünce, “eyvah” demiş, “burada bana çok iş düşecek gibi. Bu şehirde mide şikayeti çok olur”.
Sonra surların kapısından girip de şehirde kanlı canlı insanlarla karşılaşıp, deveyle taşınan, kılıçla kesilen Dicle boyundaki karpuzlarla tanışınca karpuzun hikmetini anlamış. “Bu Diyarbekir karpuzudur ki kanı temizleyen, cilde canlılık veren,” demiş.
Süleyman Nazif’in medeniyet ölçüsü
Peki Diyarbakır’ın yetiştirdiği ünlü kişilik Süleyman Nazif ne demiş, bilir misiniz?
Şöyle demiş: Diyarbekir’in karpuzlarının büyüklüğü medeniyetinin de büyük olmasındandır.
Karpuzun çizgili olmasını işaret ederek de, “her siyah çizgi bir kavmi ifade eder. Karpuzlar büyüdükçe görünüşte o siyah çizgiler birbirinden uzaklaşır gibi gözükse de tepede birleşirler. Karpuzun yeşil rengi barışı ve hoşgörüyü, içinin kırmızılığı da sıcak kanlı oluşu simgeler. Çekirdeklerinin her biri ayrı gibi tat verse de lezzet de birdirler,” diye eklemiş.
Diyarbakır Karpuzuna neden ilaç denilir ?
Bir efsaneye göre; Bir gün lokman hekim ölümsüzlüğü bulmak için yollara düşer ve diyar diyar gezer. Diyar diyar gezerken Diyarbekir’e yolu düşer ve Urfa Kapısından içeri girer. İçeri girdiği gibi patlıcanlarla gözü takılır.Hayret demiş, bu halk patlıcanları yiyor ama hasta olmuyor demiş. Patlıcan hem nikotin açısından zararlı hemde hazımsızlık sorunu yaratan bir sebzedir. Biraz daha ilerledikten sonra üst üste yığılı karpuzları görmüş, ” ha demiş, yemekten sonra bu karpuzları bol bol yiyorlar hasta olmamalarının sebebi bu” demiş .