Karacadağ, Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa arasında kalan sönmüş yanardağ. En yüksek yeri 1952 m’dir. Karacadağ volkanı akışkan lavların oluştuğu kalkan yanardağ yapısındadır. 120 km çapa ve 8000 km²’lik bir alana sahiptir. Bazaltik lavlardan oluşur. Lav püskürmeleri 3 farklı dönemde meydana gelmiştir. Zamanımızdan 100.000 yıl öncesine kadar lav püskürtmüştür.
Dağ’ın Diyarbakır’a bakan kısmı incede olasa toprak bulunduğundan tarıma elverişli, diğer alanları iri taşlardan oluştuğundan tarıma uygun değildir. Dağ yoğun olarak hayvan otlatmaların da kullanılıyor olsa da günümüzde gelişen Kış turizmi sayesinde kayak merkezi olarak da kullanılmaktadır.
Kış mevsimine girince; Diyarbakır, Şanlıurfa ve çevre illerden Karacadağ’a kayak turları düzenleniyor. Eğer bu yazıyı Kış mevsiminde okuyorsanız side İnternet’ten Diyarbakır tur şirketlerini araştırarak bir Karacadağ kayak turuna kayıt yaptırın. Çok güzel zaman geçireceğinizin garantisini veriyorum 🙂
Karacadağ hakkında gerekli bilgiyi verdikten sonra, Karacadağ Efsanesine geçebiliriz.
Karacadağ Efsanesi
Diyarbakır beynin dünya güzeli bir kızı varmış. Beyin yanında marangoz olarak çalışan yoksul bir delikanlı bu kızı görüp aşık olmuş. Anasana gidip beyin kızını kendisine istemesini söylemiş. Anası her ne kadar bu işin olmayacağını anlatmaya çalışmışsa da oğlanın yalvarmalarına dayanamayarak beye gidip durumu anlatmış ve sözlerini şu mani ile bitirmiş;
Güneşe bakmak olmaz
Gönülü kırmak olmaz
Büyüklük sizde kalsın
Seven ayırmak olmaz
Bey kadını dinledikten sonra “Benim de çok sevdiğim bir oğlum vardı. Bir gün atalarımızdan kalma değerli kılıcımızı alarak dağda yaşayan ve insanların başına bela olan Ejderhayı öldürmeye gitti, fakat ejderha onu öldürdü ve kılıç da dağda kaldı. Eğer oğlun bu Ejderhayı öldürür, o kılıcı da geri getirirse kızımı ona vereceğim” demiş. Anası gelip olanları oğlunu anlatınca, delikanlı anası ile helalleşip hemen dağa gitmiş. Ejderha oğlanı görünce ağzından ateşler püskürterek daha Delikanlı davranmadan onu yakıp öldürmüş. Oğlan can acısı ile öyle derin bir ah çekmiş ki, feryadı gökleri titretmiş. Bu çılgınlığı işiten anası, oğlunun öldüğünü anlamış ve duyduğu büyük acıyla şunları söylemiş;
Sandım olacak düğün
Kara gün oldu bugün
Oğlumu alan dağlar
Sen de karaya bürün
Acılı ananın bu ahı üzerine dağ kararmış ve bundan böyle dağın adı da Karacadağ olmuş.